Coğrafya, gastronomi kısmı ile ilgilenen bütün araştırmacıların düşünmesi ve önemsemesi gereken en önemli faktörlerden biridir. Genel olarak toprağın fiziksel özellikleri, bitki örtüsü, iklim, toprak ürünleri insanları içine alan çalışmaların yer aldığı toprak yüzeyini inceleyen bir alan olarak değerlendirilmektedir. Bu hususta çalışmaları olan coğrafyacılar, zooloji, botanik, meteoroloji, jeoloji, astronomi ya da antropoloji gibi çeşitli disiplinle ortaklaşa çalışmalarını yürütmektedirler. Gastro-coğrafya kendi içersinde disiplinlere göre fiziksel, insani, medikal ve ekonomik coğrafya olmak üzere dört alt sınıfa ayrılmaktadır.
Fiziksel coğrafya, iklim bölgelerini, sıcaklık, jeoloji, çökme, natural bitki örtüsü, arazi ve su ile alakalı konularla ilgilenirken insan coğrafyası nüfus değişimlerini, göçleri, kültür ve gelenekleri asli almaktadır. Bölgelerdeki beslenme alışkanlıkları, sıhhat ve toplum sağlığını tehdit eden hastalıklar medikal coğrafyasının alt başlıklarıdır. Ekonomik coğrafya, gastronominin ana damarlarından biri olan tarım ve ürün üretimlerinin ayrıntılı incelenmesini içermektedir. Çevre, iklim, su ve bitki örtüsü fiziksel coğrafyanın ana elementleridir. Türkiye, coğrafik konumu itibari ile üç yönü Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara iç denizi olmak üzere denizlerle çevrili Avrupa ve Asya kıtalarını birbirine bağlayan bir köprü pozüsyonundadır Bu konumu ve iklim, toprak, bitki örtüsü ayrıntılılığı ile yedi farklı bölgeye ayrılan Türkiye, bu özellikleri yardımıyla gastronomide de farklılık yaratmıştır. Ege Bölgesi’nde Akdeniz iklim gözlenmesi nedeni ile bitki örtüsü daha yeşil olup Akdeniz diyeti beslenme türü ile mutfak oluşumu gerçekleşmiştir. Diğer taraftan iç kısımlara ve doğuya doğru geliştikçe kara ikliminin baskınlığı bitki örtüsünü tamamiyle farklılaştırmış ve daha etçil bir beslenme türü oluşturmuştur. Gaziantep, Mardin, Şanlıurfa gibi illerin mutfakları kebap gibi yemeklerle ön plana çıkarken, arap saçı, şevketi bostan, cibez, semizotu, turp otu gibi yeşillikler İzmir, Aydın illerinin mutfağında yerlerini almışlardır. Kuzeye doğru geliştikçe Karadeniz’in hamsi, barbun gibi balık çeşitleri ile varlıklı olması o bölgenin mutfağında baskın olarak gözlemlenmektedir.İklimin, toprağın, geleneklerin, tarihin, psikolojinin, ticaretin ve yerel karakterin zoru ile meydana gelen yemek pişirme, yiyecekleri koruma ve yeme bağımlılıklarının coğrafyasıdır. Siyasal nedenlerle, yağmurlarla, dinlerle, deri renkleriyle, kısaca çoğu coğrafi bilhassarle bölgelere ayrılan dünyamız, mutfak kültürüne (pişirme ve yeme bağımlılıklarına) göre de değişik bölgelere ayrılabilir. Dünyanın büyük ya da ufak ülkelerinde tüketilen yiyecek ve içeceklerin belirli ülkelerin iyi tanınan yiyecek ve içeceklerin aynı gıdalerin değişik ülkelerde neden değişik amaçlarla kullanıldığının kullanımı etkileyen ekonomik, sosyal ve teknolojik faktörlerin incelenmesi ve öğrenilmesi gastro-coğrafyanın konusudur. Basitleştirilmiş bir yolla bakıldığında iklim, toprak, mevsimler, insanların yeme-içme bağımlılıkları, tarım ve teknolojinin gelişmişlik srandardı gibi faktörler yardımıyla dünyanın birbirinden değişik üç gastro-coğrafi nesile ayrıldığı görülmektedir.
Üç gastro-coğrafi kuşak: Kuzey Kuşağı Orta Kuşak, Güney Kuşağı
Kuzey kuşağı; Hububat, kökler, balık, av etleri ve sığır bu kUşakta ağırlıktadır. Sonuç olarak ekmek, sebzeler, balık ve et asli gıda kaynaklarını oluşturur. Bu kuşağın orijinal içkileri ise hububat kaynaklıdır.
Örneğin, Ales, Biralar, İskoç ve İngiltere viskileri, İskandinavya ve Almanya biraları ve snappsları, Rusya ve Polonya mekanları votkaları gibi.
Orta Kuşak; Bu kuşak pirinç, şarap ve peynir kuşağı olarak da düşünülebilir. Temelini pirincin meydana getirdiği bir diyet nerdeyse bu kuşakta dünyayı bir çember gibi sarar.
Örneğin, İspanya'nın Paellası, İtalya'nın Risottosu, Balkan ve Ortadoğu'nun Pilavları değişik şekilleri ile Hindistan'a, Çin'e, Endenozya ve Japonya'ya kadar uzar. Tabii ki sosların, katkı maddelerinin değiştiği doğru. Ancak, tekrar de pirinç burada asli yiyecek maddesini oluşturur. Kırsal ve dağlık mekanları ve buna bağlı olarak keçi, koyun ve sığırların bolluğu bu kuşağın insanın en eski gıdalerinden biri olan peynirin doğum yeri olmasını sağlamıştır.
Kuzey kuşağındaki hububat kökenli içkiler burada konumunu meyve ve pirinç kökenli içeceklere bırakır.
Örneğin, kırmızı ya da beyaz şarapları batıdaki İspanya'dan, İtalya, Balkanlar ve Güney Rusya Bölgelerine kadar bulabilirsiniz. Güçlü alkoller tekrar meyve ve bilhassa üzüm kökenlidir. Üzümden brendiler, elmalardan calvodoeslar, eriklerden slibovitzler ve detaylı meyve ve baharatlardan çok sayıda likör üretilir. Bu içki kuşağı iklimsel bulunduğu kadar dinsel sebeplerle, yakın ve orta doğuda kopar, ancak uzak doğuda asli yeme ve içmenin, diyetin bir parçası olarak pirinç şarabı ya da tekrar pirinçten oluşturulan daha kuvvetli alkoller şeklinde tekrar meydana çıkar. Bu bölge tekrar dünya insanlığının en eski alkolsüz içeceği olan çayı da verir.
Güney kuşağı; Avrupa'dan oluşturulan bilgi ve görenek ithalatı yüzünden bu bölgenin bilhassa öncekilerde bulunduğu kadar net bir şekilde ifade etmek zordur. Bilindiği üzere bu bölgeler uzun seneler sömürü altında kalmıştır. Bu kuşağın yeme içme bağımlılıkları genel olarak sebze üstüne kuruludur. Bu kuşağın yalnızca belirli bölümlerinde balık ve et diyetine rastlanır. Bu bölgenin dünya gastronomisine katkıları biber, patates, kakao, kahve ve değişik meyve ve sebzelerden oluşur.