Doğal Ortamda İnsan Etkisiyle Meydana Gelen Değişimler

Doğal Ortamda İnsan Etkisiyle Meydana Gelen Değişimler

Coğrafya TR 19 Mayıs 2020

Çevre, insan veya başka bir canlının yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır.
İnsanların doğal kaynakları aşırı ve yanlış kullanımı sonucu çevre bozulmakta ve tahrip olmaktadır.
Bu durumda doğanın temel unsurları olan hava, su ve toprağın yapısın bozmaktadır. Çevrenin
bozulması veya tahrip olmasıyla başta insanlar olmak üzere, tüm canlı varlıklar zarar görmekte ve
olumsuz yönde etkilenmektedirler (Özçağlar, 2000).
Tüm dünyada olduğu gibi, İzmir şehrinde de birçok çevre sorunu bulunmaktadır. Çevre kirliliğinin
yaratacağı sorunlar her bireyin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Bu yüzden bireylere toplum
yaşamında kazandırılması gereken temel anlayışlardan birisi de çevre sorunlarının ve kirliliğinin
boyutları ve önlenmesi konusunda bilinçlendirmektir. Bu çalışmada çevre kirlilikleri hakkında bilgi
verilmiş, İzmir şehrinin çevre sorunları ele alınmış ve bu sorunların en aza indirgenebilmesi için
çözüm önerileri ortaya konulmuştur.
HAVA KİRLİLİĞİ
Çeşitli kirleticilerin atmosferdeki değerlerinin belli bir sınırın üstüne çıkarak bu ortamın doğal
yapısının bozulması olayına hava kirliliği adı verilir (Özdemir, 1997). Temiz hava içerisinde %78
azot, %21 oksijen ve %1 oranında da diğer gaz, toz, su buharı gibi maddeler bulunmaktadır. Bu
oranlara havanın doğal bileşenleri denilmektedir. İşte bu oranların bozulması, yani doğal hava
bileşenlerinin oranlarının değişmesi sonucu havada yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı
yaşamına ve ekolojik dengeye zararlı olabilecek yoğunluk ve sürede bulunması hava kirlenmesine
neden olmaktadır.
Hava kirliliği; canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve / veya maddi zararlar meydana
getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerindeki miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır. Bir
başka deyişle hava kirliliği; havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına,
canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde
bulunmasıdır. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelen üretim ve tüketim aktiviteleri
sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatı olumsuz
yönde etkilenmektedir.
Bugün bizler kış aylarında üşümemek için evlerimizde, okulumuzda, işyerlerinde soba veya
kalorifer yakarak ısınmaya çalışmaktayız. Soba ve kaloriferlerimizde genellikle odun, kömür, fueloil
ve doğal gaz yakılmaktadır. Bu yakıtların soba ve kaloriferlerimizde yakılmasıyla bacadan çıkan
duman havayı kirletmektedir.
Okuduğumuz kitaplar, yazdığımız defterler, elimizdeki kalemler, yediğimiz çikolatalar-bisküviler,
oturduğumuz masa-sandalyeler, evimizdeki buzdolabı-çamaşır makinesi-televizyon ve giydiğimiz
giysiler fabrikalarda yapılmaktadır. Fabrikalarda bu saydığımız ürünlerin yapılması ve bizlerinde
bunların kullanmasının bedeli olarak fabrikaların bacalarından kimyasal gazlar, tozlar ve dumanlar
çıkarak hava kirlenmektedir.
Fabrikalarda enerji ihtiyacı için yakılan yakıtlar ve fabrikada yapılan işlemden oluşan kirleticiler
baca ile havaya atılarak kirliliğe neden olmaktadır. Günlük ihtiyaçlarımızın karşılanması,
yurdumuzun kalkınması, yeni iş sahalarının açılarak işsizliğin önlenmesi için bu fabrikaların
mutlaka çalışması ve üretimlerini yapması gerekir. Bunda önemli olan hem kalkınmamızı
sürdürmek ve hem de çevremizi korumaktır.
İşyerleri, fabrikalar çevreyi kirletmemek için gerekli önlemleri almalıdır. Örneğin, temiz yakıt
kullanmalı, filtre sistemleri kurulmalı, geri dönüşümü mümkün olan hammaddeler kullanılmalı,
personel çevre konusunda eğitilmeli, yeşillendirme çalışmaları yapılmalı, teknolojik yenilikler takip
edilmeli ve uygulanmalıdır. En önemlisi yetkili kurumlardan gerekli izinleri, mutlaka almalıdır.
Denetleyici kurumlarda bu tür yerleri sık sık denetlemelidir.
Ulaşım araçları günlük yaşantımızın bir parçasıdır. Her gün okulumuza iş yerlerimize ve gezmeye
giderken zorunlu olarak taksi, dolmuş, minibüs veya otobüslere binmekteyiz. Bunun yanında eşya
ve yüklerimizin taşınması içinde kamyon veya kamyonetleri kullanmaktayız. İşte her gün değişik
şekilde yararlandığımız bu motorlu kara yolu taşıtları çevremizi ve soluduğumuz havayı
kirletmektedir. Bugün, hava kirliliğinin yarısını motorlu taşıtların oluşturduğu söylenmektedir.

Bize Düşen Görevler
1. Çevre ve hava kirliliği konusunda bilinçli olmalıyız. Bizler bu konuda ne kadar bilinçli olursak
havası, suyu, toprağı ile daha temiz, daha güzel, daha yaşanır ve daha yeşil bir Türkiye,
daha yeşil bir dünya mücadelesinde o kadar başarı şansımız artar.
2. Çöp ve atık maddeleri bahçe, sokak ve caddelerde yakmamalıyız.
3. İzmir Valiliği uyarı kademelerine geçildiğini ilan ettiğinde, alınan kararlara uymalıyız.
4. Enerji tasarrufu ve milli servetimizi korumada çevremizin bilinçlenmesine yardımcı
olmalıyız. Unutmayalım ne kadar az yakıt tüketirsek o kadar az hava kirlenir. Aynı şekilde
ısı yalıtımı ve ısı izolasyonunun önemini de annelerimize, babalarımıza yani yakın
çevremize anlatmalıyız. Az yakıt tüketimi aynı zamanda aile bütçemizde katkı yapar.
5. Yasalara, yasaklara ve kurallara uymanın bir vatandaşlık görevi olduğunu bilmeliyiz. Her
konuda olduğu gibi hava kirliliği konusunda yayınlanmış ve yayınlanacak yasalara,
yasaklara ve kurallara uymalıyız. Uymayanları uyarmalıyız.
6. Temiz bir hava hepimiz için yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu nedenle bacalarından yoğun
duman çıkan işyeri ve binaları en yakın yetkili kuruma bildirmeliyiz.
7. Hava kirliliğinin yoğun olduğu gün ve saatlerden sokak, cadde ve parklarda gezmeliyiz
Hepimizin üzerine hava kirliliği ile ilgili belli sorumluluklar düşmektedir. Eğer sorumluluk duygusuyla
"önce ben" diyerek işe başlarsak sorunun yarısını çok kısa sürede çözeriz. "Yok, başkaları yapsın"
diyorsak kentlerden kaçarken "önce ben" demek zorunda kalabiliriz.

Hava Kirliliğini Önlemek İçin Alınabilecek Tedbirler:
* Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması sağlanmalı,
* Evleri ısıtmak için yüksek kalorili kömürler kullanılmalı, her yıl bacalar ve soba boruları
temizlenmeli,
* Pencere, kapı ve çatıların izolasyonuna önem verilmeli,
* Kullanılan sobaların TSE belgeli olmasına dikkat edilmeli,
* Doğalgaz kullanımı yaygınlaştırılarak, özendirilmeli,
* Kalorisi düşük olan ve havayı daha çok kirleten kaçak kömür kullanımı engellenmeli,
* Kalorifer ve doğalgaz kazanlarının periyodik olarak bakımı yapılmalı,
* Kalorifercilerin ateşçi kurslarına katılımı sağlanmalı,
* Yeni yerleşim yerlerinde merkezi ısıtma sistemleri kullanılmalı,
* Yeşil alanlar arttırılmalı, imar planlarındaki hava kirliliğini azaltıcı tedbirler uygulamaya
konulmalı,
* Toplu taşım araçları yaygınlaştırılmalı

SU KİRLİLİĞİ
İnsanlar, yaşamsal ve ekonomik ihtiyaçları için suyu, su döngüsünden alırlar ve kullandıktan sonra
tekrar aynı döngüye geri verirler. Bu işlemler sırasında, suya karışan maddeler, suyun fiziksel,
kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmekte ve suyun kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır.
Su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde organik ve inorganik, biyolojik ve radyoaktif
maddelerin suya karışmasına su kirliliği denir (Özdemir, 1997)
Uygarlığın gelişmesiyle, insanın suya yaptığı etkiler artmış ve giderek kaynakların sürekliliğini
etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başından başlayarak, hızla gelişen sanayiler,
bir yandan üretim sürecini çıkarttıkları atıklarla, diğer yandan oluşturdukları yerleşim merkezlerinde
ortaya çıkan atıklarla, suları önemli ölçüde kirletmeye başlamışlardır. Sanayileşmeyle birlikte,
kimyasal gübre ve ilaç kullanımında artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Bunlardan, sularda
ortaya çıkan kirlenmenin, üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu olgusu ortaya
çıkmaktadır. Üretim ve tüketimin boyu arttıkça, kirlenmenin, boyutu da artmaktadır. Üretim ve
tüketim faaliyetleri insandan ayrı düşünülmeyeceğinden, su kirlenmesinde nüfus artışının önemli
bir rolü olduğu sonucuna varılabilir.

Su Kirliliğine Karşı Önlemler
Su kaynaklarının korunmasında alınması gereken önlemler şöyle sıralanabilir:
1. Ülkedeki mevcut sucul ekosistemlerinin yapısı, özellikleri ve davranışlarının incelenmesi
gerekir.
2. Su kirliliği konusunda alınan yasal önlemlerin uygulanması konusunda kararlı
davranılmalıdır. Bu nedenle de çok geniş ve iyi işleyen bir denetim ağı oluşturulmaktadır.
3. Kirlilik analizleri belli periyotlarla yapılarak kamuoyuna duyurulmalıdır.
4. Arıtma işleminden geçirmeden atıklarını sulara boşaltanlar, kirlettikleri kaynağın bedelini,
mutlaka öderler.
5. Su ortamının korunması içi, kanalizasyon, atık su arıtma tesisleri gibi altyapı yatırımlarına
öncelik verilmeli ve mevcut arıtma tesislerinin kullanılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
6. Tarımsal amaçlı kimyasal gübre ve ilaç kullanımı konularında yurttaşlar gereği gibi
eğitilerek, bilinçlendirilmelidir.
7. Erozyonun olumsuz etkileri anlatılarak, erozyonla mücadeleye hız verilmelidir.
8. Hayvan barınaklarının içme suyu kaynaklarına uzak alanlarda yapılmasına özen
gösterilmelidir.
9. Evsel kullanımlarda, fazla miktarda deterjan tüketmemeye özen gösterilmeli, sert
deterjanların üretim ve kullanımlarından vazgeçilmelidir.
10. Radyoaktivite içerdiği bilinen maddeler, sulara karıştırılmamalı, ayrıca nükleer santrallerle,
termik santrallerde kullanılan soğutma sularının soğutulduktan sonra, alıcı ortama verilmesi
gerektiği bilinci yaygınlaştırılmalıdır.
11. Sanayiciler, başta olmak üzere tüm yurttaşlara su kaynaklarının önemi kavratılarak
korumalarının gerektiği bilinci aşılanmalıdır. Bu konuda tüm eğitim kurumları ve kitle iletişim
araçları seferber edilmelidir.

TOPRAK KİRLİLİĞİ
Toprak; yeryüzünün dışını kaplayan, kayaların ve organik maddelerin, tarla ayrışma ürünlerinin
karışımından meydana gelen, içerisinde ve üzerinde geniş bir canlılar alemini barındıran ve belirli
oranlarda su ve hava içeren bir maddedir.
Toprakta biriken katı, sıvı ve gaz atıklarla diğer kirleticilerin, toprağın karakteristiğini bozup, verim
gücünü düşürerek, canlı yaşamına zarar verecek düzeye ulaşmasına toprak kirliliği olarak
tanımlanmaktadır. Toprak kirliliği, pek çok teknik ve ekolojik baskının sonucunda ortaya çıkar. Bu
baskıların başında, yanlış tarım tekniği uygulamaları, fazla yapay gübre ile tarımsal mücadele ilacı
kullanımı, atık ve zehirli maddelerin toprağa bırakılması gelmektedir. (Özdemir, 1997)
Yirminci yüzyılın başından itibaren modern tarıma geçilmesi ve sanayileşmenin hızlanması ile
birlikte, toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Daha önceki
yüzyıllarda kullanılan güç ve enerji kaynaklarının yetersiz olması, nüfusun azlığı, endüstrileşmenin
henüz gelişmemesi sebebiyle diğer çevre faktörlerinde olduğu gibi toprakta da herhangi bir
kirlenme söz konusu değildi. Özellikle yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte,
tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de
artmaya başlamıştır.

Toprak Kirliliğine Sebep Olan Faktörler
1. Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, egzoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal mücadele
ilaçları ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine sebep olan en önemli etkenlerdir.
2. Yerleşim alanlarından çıkan çöplerin boşaltıldığı alanlar ile kanalizasyon şebekelerinin
arıtılmaksızın doğrudan toprağa verildiği alanlarda toprak kirliliği meydana gelmektedir.
3. Egzoz gazları, ozon, karbonmonoksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler havaya
yayılmakta ve solunum yolu ile büyük bir kısmı canlılar tarafından alınmaktadır. Geriye
kalanı ise, rüzgarlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere inerek, toprak ve
suları kirletmektedir.
4. Toprak kirliliğine sebep olan diğer bir faktör de tarımsal mücadele ilaçları ve suni
gübrelerdir. Tarımsal mücadele ilaçlarının bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, toksik
maddelerin toprakta birikimi artmakta ve doğal ortamın kirlenmesine sebep olmaktadır.
5. Sodyum, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, bor gibi
besin maddelerini içeren suni gübreler de aşırı ve bilinçsiz kullanım sonucu toprağın
yapısını bozmakta ve toprak kirliliğine yol açmaktadır.
6. Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmaksızın havaya, suya ve toprağa verilen atıklar
çevreyi kirletmektedir.
7. Ayrıca; ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi, yakılarak tarla açılması, tarım
topraklarının hatalı işlenmesi, mera ve çayırların bilinçsiz kullanımı, aşırı otlatma vb.
sebeplerle oluşan toprak erozyonu, bugün dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi
ülkemizde de en önemli çevre sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Toprak kirliliğinin önlemesi için;
• Evsel atıklar toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanmalı ve imha edilmelidir.
• Verimli tarım alanlarına sanayi tesisleri ve yerleşim alanları kurulmamalıdır.
• Sanayi atıkları arıtılmadan toprağa verilmemelidir.
• Gübrelemede yanlış uygulamalar önlenmelidir.
• Ambalaj sanayide cam, karton vb. yeniden kullanılabilir maddeler seçilmelidir.
• Nükleer santraller toprağa zarar vermeyecek yerlere kurulmalıdır.
• Toprak yapısına uygun kullanım için özel çalışmalar yapılmalıdır.
• Ormanlar korunmalı ve ormanlık alanlar çoğaltılmalıdır.
•Toprakların korunması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
• Toprağı yanlış işleme ve yanlış sulama uygulamaları durdurulmalıdır.
•Toprakla uğraşan kişiler bu konuda bilinçlendirilmelidir.

GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir. Özellikle büyük
kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce
belirlenen ölçülerin üzerindedir.
Gürültü, çıkış yeri ve yayılma ortamı olarak, tüm alıcı ortamları kapsayabilir. Ancak, özellikle insana
zarar veren gürültü, alıcı ortam olarak, daha çok havayla özdeşleştirilmektedir. Doğrudan bir
çevresel değerin bozulması sonucunda ortaya çıkmakta olan gürültü, diğer çevresel değerleri
algılamayı etkileyen, sağlık bozucu bir etken olmaktadır. Bu nedenle de günümüzde gürültü, bir
çevre ve sağlık sorunu olarak ele alınmaktadır (Erdoğan & Ejder, 1997).
Gürültü, istenmeyen bir durum olduğu ve insanları olumsuz yönde etkilediği için, kimilerince bir
kirlilik öğesi olarak ele alınmakta ve gürültü kirliliğinden söz edilmektedir. Gürültü kirliliği, insanlar
üzerinde olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler, olarak
tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, gürültü, istenmeyen seslerin yarattığı akustik bir olgudur.
Bu olgu geçici ya da sürekli olarak insanlara zarar verebilir (Özdemir, 1997).
Gelişmiş ülkelerde teknolojinin gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmış olan gürültü sorunu,
günümüzün önemli çevre sorunlarından birisi olmasına karşın, ülkemizde az bilinen bir kirlilik
türüdür. Gürültü insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkileyen, fizyolojik ve
psikolojik dengelerini bozabilen, iç performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok
ederek niteliğini değiştiren bir tür kirliliktir.
Yaşama kalitemizi bozmadan alacağımız basit önlemlerle insan sağlığı üzerinde olumsuz etki
yapan gürültü kirliliğini önleyebiliriz.

* Düğün, sünnet, v.b. toplu merasimlerde, çevrede bulunabilecek yaşlı, hasta ve bebekleri
düşünerek, aşırı gürültülü müzik çalınmamalı ya da kapalı ve ses yalıtımlı mekanları
seçilmelidir.
* İşyerlerindeki gürültünün dışarı taşımasını önleyecek ses yalıtımlarını yapılmalıdır.
* Evlerde kullandığımız TV ve müzik aletlerinin sesini sadece kendi duyabileceğimiz kadar
açılmalıdır.
* Çevremizdeki insanları rahatsız edecek gereksiz gürültülerden kaçınılmalıdır.
* Gereksiz yere korna çalınmamalıdır.
* Toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılmalı ve insanca yaşamak için herkesin
hakkına saygı gösterilmelidir.
* Bina içerisindeki ayak sesleri ve benzer gürültüleri önlemek için gerekli tedbirler alınmalıdır.
* Gürültünün strese ve de birçok hastalıklara sebep olduğu unutulmamalıdır

Gürültüyü Azaltmak İçin Alınabilecek Tedbirler
1. Hava alanlarının, endüstri ve sanayi bölgelerinin yerleşim bölgelerinden uzak yerlerde
kurulmalıdır.
2. Motorlu taşıtların gereksiz korna çalmalarının önlenmelidir.
3. Kamuoyuna açık olan yerler ile yerleşim alanlarında elektronik olarak sesi yükseltilen müzik
aletlerinin çevreyi rahatsız edecek seviyede olmasının önlenmelidir.
4. İşyerlerinde çalışanların maruz kalacağı gürültü seviyesinin en aza (Gürültü Kontrol
Yönetmeliğinde belirtilen sınırlara) indirilmelidir.
5. Yerleşim yerlerinde ve binaların içinde gürültü rahatsızlığını önlemek için yeni inşa edilen
yapılarda ses yalıtımı sağlanmalıdır.
6. Radyo, televizyon ve müzik aletlerinin evlerde rahatsızlık verecek seviyede seslerinin
yükseltilmemesi gerekmektedir

Bunu Paylaşabilirsiniz.

Kıta nedir ve kaç tane kıta vardır?

Coğrafya TR 14 Ocak 2024

YKS'ye Hazırlık Bambu Ağacına Benzer

Coğrafya TR 12 Şubat 2023

Adı Günümüzde Var Olmayan Ülkeler

Coğrafya TR 12 Şubat 2023

Pharos-İskenderiye Feneri

Coğrafya TR 12 Şubat 2023

Büyük Rift Vadisi Nereye Diyoruz

Coğrafya TR 07 Şubat 2023

Ökümen

Coğrafya TR 17 Aralık 2020

Aysberg

Coğrafya TR 01 Ocak 2021

Anökümen

Coğrafya TR 17 Aralık 2020

Aerosol

Coğrafya TR 01 Ocak 2021

Abrazyon Platformu

Coğrafya TR 16 Aralık 2020