Doğa belirli koşullarda kendini yenileyebilen ve değiştiren, canlı ve cansız unsurlardan oluşan varlıkları kapsar. Bu kapsamda doğal kaynak hiçbir topluluk hiçbir sınıf veya katmanın emeği olarak üretilmemiş, doğada kendiliğinden var olan doğal ve beşeri hayatın devamı için önemli kaynaklardır. Geçmişte doğal kaynakların sınırsız olduğunu ve her koşulda kendini yenileyebileceğini düşünen insanlar doğal kaynakları bilinçsizce kullanmıştır. Nüfusu hızla artan, ihtiyaçları çeşitlenen, tüketimi artan ve tüketim alışkanlıkları değişen insanın buna bağlı olarak doğal kaynak tüketimini de arttırması insan ve doğa arasındaki dengenin tek taraflı olarak doğa aleyhine bozulmasına neden olmuştur.
Doğal kaynak kullanımında günümüz koşullarında gelişmiş ve geri kalmış ülkeler arasında büyük farklılıklar görülmektedir. Hızlı nüfus artışında en büyük paya sahip olan geri kalmış veya gelişmekte olan ülkeler artan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam standardını arttırmak adına doğal kaynaklar üzerinde büyük bir baskı uygulamaktadır. Bu ülkeler kalkınma stratejileri içerisinde aşırı ve bilinçsiz doğal kaynak kullanımına dayanan bir ekonomik kalkınma modelini uygulamaktadır. Buna karşılık gelişmiş ülkeler nüfus artış hızlarını kontrol altına alma, gelişen teknolojiden faydalanarak kaynak üretimi ve tüketimi arasında denge oluşturma stratejileri ile doğal kaynak kullanımındaki baskıyı azaltmışlardır. Bu da bu ülkelerin kalkınma stratejilerinde sürdürülebilir kalkınma modeli uyguladıklarının göstergesidir. Ülkeler arasındaki gelişmişlik farkından doğan doğal kaynak kullanım bilinci doğal kaynak kullanımından meydana gelen ekolojik sorunların da ülkeler arasında farklı boyutlarda olmasına yol açmıştır.
Günümüzde doğanın işleyişini büyük ölçüde bozan en önemli faktörlerden biri olan insanların bilinçsiz doğal kaynak kullanımına en önemli örnek Hazar Denizi'nin doğusunda yer alan Aral Gölü örneğidir. Göl çevresinde yaşayan insanların pamuk tarımı nedeniyle göl suyuna aşırı yüklenmesi ve göle su getiren Amu Derya ve Siri Derya nehirlerinin önünü keserek bu nehirleri kendi tarlalarına yönlendirmesi Aral Gölü'nün suyunun azalmasına ve göl çevresindeki ekosistemin bozulmasına yol açmıştır.
Çayır, mera ve yaylalar doğada kendiliğinden oluşmuş doğal kaynak özelliği taşımaktadır. Aşırı otlatma sonucu bitki örtüsünün yok edilmesi bu doğal kaynakların yapısında bozulmalar meydana getirmekte bu durum erozyon çölleşme gibi doğal çevre sorunlarına yol açmaktadır.
TOPRAK VE ORMAN SINIRLILIĞI
Toprak doğal değişim döngüsü içinde atıkların emilmesini sağlayan bir filtre olup organizmalar için yaşam alanı, madenler ve suyun saklanması için bir depo beslenmemiz için gerekli olan ürünlerin yetişmesi için bir zemin görevi görür. Bu durum erozyon adı verilen toprağın süpürülmesi şeklinde gerçekleşen olayın ne kadar olumsuz sonuçlara yol açacağının göstergesidir.
Özellikle yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başladı.
En önemli doğal kaynaklardan birisi olan toprak, tarım dışı amaçlarla kullanıldığı, ağır metallerle kirlendiği ve erozyon sonucu oluşan etkiler yüzünden kayıplara uğradığı için verimsizleşiyor. Olgun bir toprak oluşumu için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Örneğin 1 cm kalınlığındaki bir toprağın oluşumu için 100-150 yıla ihtiyaç vardır.
Sağlıklı bir ormanda ömrünü dolduran ağaçlar zamanla çürüyerek devrilir ve orman içinde kısmi boşluklar oluşur. İnsanların yaptığı tahribatın aksine doğal düzenin bir parçası olan bu boşluklar, ormanların yenilenerek hayatta kalmalarını sağlayan bir sistemdir. İnsanlar tarafından tahrip edilen yağmur ormanları ise yenilenememektedir.
ŞEHİRLEŞMENİN SINIRLARI NE OLMALI?
Şehirlerde yaşayan nüfusun artması şehirlerin çevresine doğru gelişmesine neden olmaktadır. Yaşanan bu değişim tarım alanlarını ve doğal yaşam alanlarını tehdit eder duruma gelmiştir.
Beşeri yaşamın devamı için gösterilen hassasiyet doğal kaynakların sürdürülebilirliği açısından da gösterilmelidir.
Bu amaçla;
Şehirlerin gelecekteki olası gelişmelerini yönlendirip biçimlendirecek şekilde sürdürülebilir şehir planları geliştirilmesi
Kentlerin su ve benzeri kaynaklarının bulunduğu bölgeler üzerinde denetimin sağlanması
Kentlerin gelişmesiyle ilgili uzun dönemli planların gereklerine göre bugünden uygun önlemleri alarak hem kentin planlı ve düzenli gelişmesini sağlamak, hem de gelecekte yıkılması gerekebilecek bir yapılaşma nedeniyle ulusal servetin kaybolmasının önlenmesi
Doğada oluşacak zararların minimize edilmesi
İyi çizilmiş bir mücavir alan politikasının belirlenmesi gereklidir.
DOĞANIN BİLİNÇSİZCE KULLANIMI
Günümüzde hızlı nüfus artışı, ihtiyaçların artması, tüketimin artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi doğanın bilinçsiz kullanımına yol açarak pek çok çevre sorununu meydana getirmektedir.
Doğanın bilinçsiz kullanımına örnek olarak;
Çayır ve Meralarda Aşırı Otlatma
Aşırı otlatma özellikle kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde büyük tehlike doğurmakta; bitki türlerinin yok olmasına başta böcek türleri olmak üzere burada yaşam olanağı bulan faunanın ortadan kalkmasına yol açmaktadır.
Bilinçsiz Ağaç Kesimi - Orman Yangını
Ormanlar biyolojik çeşitlilik açısından zengin alanlardır. Ormanların yok edilmesi bu çeşitliliğin soyunu ve devamlılığını olumsuz etkilemektedir. Her yıl hektarlarca orman bilinçsiz kullanımdan dolayı yok olmaktadır. Ormanların bu şekilde tahribi erozyon adı verilen doğal afetin şiddetlenmesiyle toprak kaybına, bu toprak üzerinde yaşayan bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına neden olmaktadır.
Şehirleşme
Nüfusun hızlı artışına bağlı olarak şehirleşmenin artması ve şehirlerinin alanını genişletmesi bu alanlarda yaşayan canlı türleri üzerinde bir baskı unsuru oluşturarak yok olmalarına neden olmaktadır.
Baraj Yapımı
Beşeri ve ekonomik hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan barajlar yapıldığı alanlardaki karasal ekosistemleri göçe zorlamakta, göç edemeye türlerin yok olmasına neden olmaktadır.
Sulak Alanların Kurutulması
Özellikle tarımsal amaçlı bataklık, göl, sazlık gibi sulak alanların kurutulması bu alanlarda yaşayan balık, böcek, kuş ve diğer birçok türün yaşam alanlarının yok olmasına dolayısıyla bu canlıların da ortadan kalkmasına yol açmaktadır.
Sanayileşme
Ülkelerin hızlı bir sanayileşme sürecine girmesi çevre kirliliğindeki artışın en önemli kaynaklarından biridir. Dolayısıyla sanayileşmedeki hızlanma biyolojik kaynaklar üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır.
Bilinçsiz ve Aşırı Zirai İlaç Kullanımı
Tarımsal amaçlı bilinçsiz ve aşırı tarımsal ilaç kullanımı toprak için yararlı birçok canlı türünün ortadan kalkmasına, toprağa zararlı türlerin yayılıp genişlemesine, bitkilerin dengesiz gelişmesine, topraktaki zararlı maddelerle beslenen kuş türlerinin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Fosil Yakıtların Kullanımıyla Fabrika, Ev Bacaları ve Araçlardan Çıkan Dumanlar
Karbondioksit ve özellikle de parçalanması zor olan karbon monoksit gazı doğayı kirletmekte ve canlıların soluduğu havaya zarar vermektedir. Bu gazlar aynı zamanda atmosferin üst tabakalarında birikmekte ve bu da sera etkisine yol açıp Dünya'nın ısınmasına neden olmaktadır. Bu dumanlar aynı zamanda asit yağmurlarına yol açıp bitki ve hayvanların zarar görmesine neden olmaktadır. Yağmurlar sadece fosil yakıtların kullanıldığı bölgeye yağmayıp kilometrelerce uzaklara bile yağmaktadır.
Atıklar
Fabrika atıkları toprak ve suların kirlenmesine canlıların ölmesine neden olmaktadır.
Kloroflorokarbon Gazı İçeren Maddeler
Bu maddeler klima cihazlarında, buzdolaplarında, parfümeri ve yan ürünlerinde kullanılmaktadır. Bu kimyasallar ozon tabakasında bulunan üç moleküllü oksijen atomlarını iki moleküllü oksijen atomları haline dönüştürerek bozulmasına neden olmaktadır. Ozon tabakasının bozulması birçok tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Bunların başında ise küresel ısınma gelmektedir.
SU ÜRÜNLERİNİN SINIRLILIĞI
Aşırı ve bilinçsiz avlanma, canlıların yumurtlama dönemine denk gelecek şekilde zamansız avlanma, su kütlelerinde artan kirlilik deniz canlıları üzerinde büyük bir baskı unsuru oluşturmaktadır.
Okyanuslar ve barındırdığı canlılar, küresel ısınma ve iklim değişmeleri ile su sıcaklıklarındaki yükselme çok geniş mercan alanlarının bozulmasına neden olacaktır.
İnsanın su kaynaklarına en önemli etkilerinden biri de fiziksel ve biyolojik kirliliktir.
Bu kirliliğe yol açan kaynaklar;
Endüstriyel organik atıklar
Endüstriyel inorganik atıklar
Kanalizasyon atıklar
Tarımsal atıklar
Erozyon sonucu oluşan sedimentler
Asit maden suları (madencilik)
Denizlere kurulmuş bulunan platform ve boru hatları (Petrol ve yağ kirlenmeleri)
Denizlere dökülen çöpler
Patlamalar
Deniz kazaları